Eğer mü’minseniz bu sese kulak verin.
“Ey inananlar! Siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar.” (Muhammed 7)
Ey iman edenler! Ey ben de mü’minim diyenler! Eğer mü’minseniz bu sese kulak verin. Eğer sizler Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah’ın dininin ikamesi adına çaba gösterirseniz, O da size yardım edecek ve sizi zafere ulaştıracaktır. Sizin ayaklarınızı sağlam ve sabit kılacak, cennet yolunda sizin ayaklarınızı kaydırmayacaktır.
Ayet-i kerîmede Allah’a yardımdan söz ediliyor. Peki acaba Allah’a yardımı nasıl anla-yacağız? Tirmizi’de rivayet edilen bir hadisi şerifte Allah’ın Resulü Abdullah İbni Abbas’a der ki: …
“Yardıma muhtaç olup da yardım isteyeceğin zaman sadece Allah’tan yardım iste. Şunu iyice bilesin ki, bütün insanlık sana bir iyilik vermek üzere toplanıp bir araya gelseler, an-cak Allah’ın sana takdir ettiği kadar bir iyilik yapabilirler. Yine tüm insanlık toplanıp sana bir zarar vermek isteseler, ancak Allah’ın sana takdir ettiği kadar bir zarar verebilirler. Çünkü kalemler kaldırılmış, sahifeler kurumuştur.”
(Tirmizî, Kıyame, 4/667) Tirmizî’nin rivâ-yetinin dışındaki rivâyetlerde şu ilave de vardır:
“Allah’ın hakkını gözet ki, O’nu önünde bulasın. Bolluk zamanında Allah’ı gözet ki, sıkıntılı zamanında da Allah seni görüp gözetsin. Şunu iyi bil ki, başına gelmeyecek olan şey zaten başına gelmeyecektir. Başına gelecek olan da zaten senin başına gelecektir. Bil ki, yardım sabırla birlikte, kurtuluş sıkıntı ile birlikte, kolaylık zorlukla birliktedir.”
(Ebu Dâvud, Sünnet, 16; İbni Mâce, Mukaddime, 10)
Bilelim ki Allah’a yardım, Allah’ın dinine yardımdır. Allah iman, amel, ihlâs ve ihsan ile koruna-caktır. Allah’a yardım, Allah’ın emirlerini icra ve nehiylerinden kaçınmakla gerçekleşecektir. Allah’a yar-dım, Allah’ın dininin hâkimiyeti adına çalışıp çırpınmakla gerçekleşecektir. Allah’ın dininin hâkimiyeti adına mal ve can feda etmekle gerçekleşecektir. Rabbimiz tarafından korunmayı, düşmanlarımız kar-şısında ayaklarımızın sabit tutulup zafere ulaşmayı istiyorsak, biz de Allah’ın dinine yardım edeceğiz. Değilse hâşâ Allah’ın bizim yardımımıza asla ihtiyacı yoktur. Çünkü dininin hakim olacağını zaten Allah müjdelemektedir. Ama bizlerin kendi lehimize Allah’ın dininin hâkimiyeti adına vereceğimiz yarım hur-ma, dökeceğimiz birkaç damla ter ve kan, bizim cennet yolunda ayaklarımızın kaymamasına, cennete ulaşmamıza sebep olacaktır.
Peygambere yardımı da böyle anlıyoruz. Kur’an-ı Kerimde Rabbimiz bizden peygamberlerine de yardım istemektedir. Peki acaba Peygamberlere yardımı nasıl anlayacağız? Acaba ne kastediyor Cenab-ı Hak bununla? Meselâ bir düşman grubu var elli atmış kişilik ve farz edin ki onlarla ben kesin dövüşeceğim. Şimdi böyle bir durumda sizlerin bana yardım etmeniz ne demek? Onlardan birkaçını da sizin haklamanız değil mi? İşte benim böyle bir durumdayken sizin bana bu şekildeki yardımınız ne de-mekse, Peygambere yardım da o demektir. Peygambere yardım da o şekilde yapılacaktır. Nasıl yani? Hani Peygamberler küfür karşısında küfre dimdik kalkan olmuşlar, küfre asla geçit vermemişlerdir ya, işte biz de aynısını yapıvereceğiz, biz de öyle oluvereceğiz, biz de aynı rolü üstlenivereceğiz; böylece Peygamberlere yardım etmiş olacağız.
Meselâ bakın bir mü’min kişi vardı Firavun hanedanından, Fi-ravunun sarayında bir süre imanını gizlemişti. Nihayet Firavun ve adamları Hz. Musa’yı öldürme kararı alınca, artık bu durumda imanını gizlemenin anlamı kalmamıştı. Hemen harekete geçti, kendisini onla-rın önüne attı ve vücudunu Hz. Musa’nın önüne kalkan yaparak: “Sizi, sizden hiçbir ücret istemeden Allah’a çağıran salih bir peygamberi öldürmeye mi kalkışıyorsunuz! Bunu asla yapamazsınız! Yapa-mayacaksınız!” diye haykırarak peygamber mesajını savundu. İşte böylece kendini feda ediyor ama peygambere de destek veriyordu. Yine Yâsîn sûresinde şehrin çok uzaklarından koşup gelen bir mü’-min de peygamberin yalanlandığı bir ortamda peygamberlerle beraber onların sözünün bittiği yerde cesurca tevhidi ortaya koyuyor ve peygamber fonksiyonuna sahip çıkıyordu. Hem de kendisini bu uğurda feda edecek biçimde.
Demek ki peygamberlere yardım, onların görevlerine yardım şeklinde olur. Yani peygamberler dünyada Allah’ın istediği adaleti gerçekleştirmek, insanların dünyada Allahın istediği hayat programını yaşamalarını sağlamak, insanların cennet yollarını açmak, cehennem yollarına barikatlar koymak için gelmişlerdir. İnsanların yeryüzünde Rab olarak Allah’ı, din olarak İslâm’ı, ki-tap olarak Kur’an’ı ve bu konuda örnek olarak da Hz. Peygamber’i tanımaları için gelmiş olan Peygamberin bu görevini, bu fonksiyonunu kendimize görev edinir, dert edinir, iş edinir, din edinirsek biz de onlara yardımcı olmuş oluruz. Onların inandığına inanır, yaptıklarını yapar, sevdiklerini sever, reddettiklerini de reddedebilir-sek, varlıklarını ve programlarını kendimize program kabul edebilir, isteklerine köstek değil destek ola-bilirsek, o zaman biz de onlara yar-dımcı oluruz.
Değilse ona ve onun getirdiği mesaja karşı kör ve sa-ğır kesilirsek, o zaman bizde peygamberi öldürüyoruz demektir. Peygamber bizim ilgisizliğimiz yüzün-den öldürülüyor demektir. Birileri eğitim programlarıyla, birileri kılık-kıyafet kanunlarıyla, birileri hayat programlarıyla onun yolunu, onun sünnetini, onun anlayışını yok etmek, toplumdan silmek isterken, biz de beri tarafta buna seyirci kalıp onların işlerini kolaylaştırmak yerine onun sünnetini öğrenip, yaşayıp, müdafaa durumuna gelirsek o zaman biz de ona yardım ediyoruz demektir.
Evet işte Allah’a yardım ve Allah’ı korumak budur. Allah’a Allah’ın istediği biçimde inanmak, Al-lah’ı Allah’ın kendisini Kitabında bize anlattığı mükemmel sıfatların sahibi ve noksan sıfatlardan mü-nezzeh olarak inanmak, Allah’ın gönderdiklerine Allah’ın istediği biçimde iman etmek, emirlerini yarine getirip nehiylerinden kaçınmak, O’na onun istediği biçimde kulluk yapmak, sevdiklerini sevmek, düş-manlarını düşman bilmek, rızası sebebiyle razı olmak, gazabıyla gazaplanmak hasılı tüm hayatı onun istediği biçimde değerlendirmektir. Tabii ki Allah’ın hukukunu koruyabilmek için, Allah’ın dinini muha-faza edebilmek için elbette Allah’ın hukukunu ve dinini tanımak şarttır.
Allah’ın kitabını koruyabilmek için kitabı tanımak şarttır. Allah’ın kitabını Allah’ın yasalarını tanımayan bir kimsenin onları koruması ve savunması mümkün değildir. Birileri bozuk para gibi Allah’ın ayetlerini harcarken, birileri kendi hu-kuklarını yerleştirebilmek için, kendi yasalarını hakim kılabilmek için Allah yasalarını ezip bozarken Al-lah yasalarından habersiz yaşayan insanların beri tarafta seyretmesi kaçınılmazdır. Bilmeli ki insan koruyabilsin. Öyleyse Allah’ın kitabını tanımak zorundayız. Allah’ın yasalarını bilmek zorundayız ki on-lara sahip çıkabilelim. Selam ve dua ile..
Ali KÜÇÜK