Köşe Yazıları \ Öncekileri yok etmedik mi?

Öncekileri yok etmedik mi?

“Öncekileri yok etmedik mi? Ardından, sonrakileri de onlara katarız. Suçlu-lara böyle yaparız. O gün yalanlamış olanların vay haline!”  (Mürselat 16,19)

            Evet öncekileri biz helâk etmedik mi? Peygamberleri yalanladıkları için ilk dünya azabı veya helâki kendilerine gelen Nuh kavminden, Lut kavminden, Âd’dan, Semud’dan veya daha önce helâk edilen toplumlardan söz ediyor Rabbimiz. Biz onları helâk etmedik mi? Ardından sonrakileri de onlara katarız. Geridekileri de onlara katarız. Bu da kılıçla ya da başka bir ibret yoluyla helâk edilenler anlamına geliyor. Evvelûndan kasıt Nuh, Âd ve Semud kavmidir, ahirûn-dan kasıt da İbrahim, Lut kavmi ve Medyen ahalisidir denmiş. Veya evvelûn ilk çağdakiler, ahi-rûn ise Mekke kâfirleridir. Rabbimiz diyor ki, evvelûnun işini bitirdik, şimdi de sıra sizdedir ey Mekkeliler. Onların yolunda giderseniz yakında sizin de defterlerinizi düreceğim. Veya evvelûn kıyametten önce helâk olanlar, ahirûndan kasıt da kıyametin kopuşuyla helâk edilecek olanlar-dır denmiş. Buna göre her biri bir diğerine göre evvel ve ahir olan nice insanları, nice toplumları Allah helâk etmiştir. Helâk etmedik mi? diyor Rabbimiz. Nasıl ki onları helak etmişsek şu anda mevcut olanlar da onların yolunda giderlerse asla bu helâkten kurtulamayacaklardır, buyuruyor Rabbimiz.
 
            Düşünsenize,Âd kavmi, Semud milleti, Lut kavmi, Tubba ahalisi, Ress toplumu gibi Kur’-an’da anlatılan kavimlerin hepsi helâk olmadı mı? Veya babanızın, dedenizin babasının babası hepsi helâk olmadılar mı? Ama buradaki helâk olmanın manası En’âm suresinin beyanıyla za-limlerin yok olup gitmesidir. Rabbimizin göndereceği böyle bir azapla helâk olacak olanlar ancak zalimlerdir. Zalimler helâk olacaklardır, ya da zalimlerden başkası asla helâk olacak değildir. Böyle bir durumda helâk olacak olanlar ancak zalimlerdir. Zalimlerden başkası için helâk sözü caiz değildir. Ölmek işi herkes içindir ama helâk işi sadece zalim kâfirler içindir. İşte Musa, işte Firavun, işte İbrahim, işte Nemrut, işte Harun, işte Karun, işte Bel’am, işte Hâmân. Peki hepsi de helâk oldular mı? Asla. Kur’an bize anlatıyor ki Allah’ın istediği biçimde yaşayıp ölümü öyle-ce bulanlar kurtuldu, geri kalanlar ise helâk olmuştur. İşte suçlulara biz böyle yaparız, veylol-sun yalan söyleyenlere. Peki hangi konuda yalan söyleyenlere? Az evvel anlatılan konularda yalan söyleyenlere. Yani helâk edilenler konusunda, eskiler konusunda, tarih konusunda yalan söyleyenlere veylolsun diyor Rabbimiz.
 
            Rabbimiz burada bir soru soruyor: “Biz öncekileri yok etmedik mi?” Bakın işte yalan ko-nularından, yalan alanlarından birisini anlatıyor Rabbimiz. Üzerinde yalan söylenebilen konular-dan birisi demek ki buymuş. Neymiş bu birinci alan? Rabbimiz geçmişlere dikkatimizi çektiğine göre, geçmişlere ne yaptığını gündeme getirdiğine göre anlıyoruz ki birinci yalan konusu tarihtir veya zamandır. Çünkü Rabbimiz bizim önceye, öncekilere, eskilerin durumuna, yani zamana, tarihe dikkatlerimizi çekiyor. Sonra da diyor ki, “veylolsun o yalancılara! Cehenneme gitsin o ya-lancılar!” Öyleyse zamanla, tarihle ilgili yalanlar insanları Cehenneme götürecektir. Evet unut-mayalım ki tarihle ilgili yalanlar insanı Cehenneme götürecektir. Peki ne tür yalanlardır bunlar? Yani tarihle ilgili nasıl yalan söylenir? Meselâ Mısır tarihinden söz edilir, ama hiçbir an, bir satır bile olsa, bir sayfa, bir cümle bile olsa Mısır’ı Mısır yapan Hazreti Yusuf’tan, Hazreti Musa’dan söz edilmezse, işte bu tarih konusunda en büyük bir yalandır ki insanı mutlaka cehenneme gö-türecektir. Veya genel tarihten, insanlık tarihinden söz edilir, ama bu tarihin baş imamları, baş mimarları olan peygamberlerden bir satır bile söz edilmezse, peygambersiz bir insanlık tarihi gündeme getirilirse, işte yalanların en büyüğü, en adisidir ki bu yalan, insanı mutlaka cehenne-me götürecektir.
 
Veya meselâ tarihten söz edilir, ama hep saraylardan, köşklerden, yapılardan, yapıtlar-dan söz edilirse, veya tarihten söz edilirken sadece savaşlardan, vuruşmalardan söz edilir, ama insanların inanışlarından, dinlerinden, yaşayışlarından söz edilmezse, işte bu yalanların en bü-yüğüdür ve cehenneme götürücü bir yalandır. Veya tarihten söz edilirken sadece idarecilerden, ezenlerden, önde gidenlerden, zalimlerden, despotlardan söz edilir, onların tarihlerinden söz e-dilir, ama mazlumların, mustazafların, garibanların, ezilenlerin tarihinden söz edilmezse, işte bu tarih adına söylenmiş cehenneme götürücü bir yalandır. Şu anda okuduğunuz tarihin bu yalan-larla dolu olduğunu biliyorsunuz. Veya zamanla ilgili yalanlar. Zamana ilişkin yalanlar da insanı cehenneme götürücü yalanlardır.
 
Yani zamanı Allah ve Resulü’nün değerlendirmesinden farklı değerlendirme, zamana Allah’ın bakmamızı istediği bakıştan, bakış açısından farklı bakma, za-mana farklı bir atfı nazardır ki bu da insanı cehenneme götürecektir unutmayın. Meselâ Erzin-can’da deprem oldu. Niye oldu? İşte efendim, yer sallandı da, yerin altındaki mağma tabakası hareket etti de, ya da kıtalar birbirlerine yaklaştılar da onun için oldu diyerek yalan söyleyenler, eskilerin helâklerini yalan yorumlayanlar. Veya Lut kavmi yerin dibine batmış, işte orada da deprem gibi bir şeyler olmuş gibi tarihe ilişkin yalan değerlendirenler. Yorumlamada yalan, tes-pitte yalan, teoride yalan, yalan, yalan…
 
            Tüm bu olaylardan, bu helâklerden ibret almadan yalan söyleyenler elbette helâk ola-caklar ve cehenneme gideceklerdir. Bakıyoruz hep anlatılanlar öyle gibi değil mi? Mısır anlatılır, Firavunlar anlatılır veya Osmanlılar, Selçuklu anlatılır, Endülüs anlatılır hiç de öyle bize ibret ol-sun diye, bizim de hayatımız ona göre düzenlensin diye bir anlatım yoksa hep yalan söyleniyor demektir Allah korusun.
 
             Meselâ dedelerimizin, ecdadımızın hayatlarını değerlendirirken bile öy-le değil mi? Adam onlardan konuşmaya başlayınca, işte şöyle çalışırlardı, böyle didinirlerdi, şöyle yerlerdi, böyle içerlerdi, şöyle ata binerlerdi, böyle kılıç kullanırlardı diye hep bir yönlerine dikkat çekiliyor. Peki acaba ecdadımızın Kur’anla ilgileri neydi? Sünnetle münasebetleri nasıl-dı? Çocuklarıyla eğitim anlayışları nasıldı? Komşularıyla münasebetleri neydi? Gece hayatları, kılık-kıyafet anlayışları, hayata bakışları neydi? Nasıldı? Buna hiç değinilmiyor. Adamı değer-lendirmede yalan söyleniyor. Peygamberi anlatanlar da, sahabeyi anlatanlar da hep böyle anla-tıyorlar. Hep yalan söylüyorlar. Rabbim bizleri bu tür yalanlardan ve yalancılardan etmesin. Se-lam ve dua ile.
                                                         
  Ali KÜÇÜK

 

 

 


Paylaş

Ziyaretçi Defteri

    Düşüncelerinizi bizimle paylaşmak için ziyaretçi defterini kullanabilirsiniz.

  • Deftere Yaz / Oku