Köşe Yazıları \ Sen Allah’a sığın...

Sen Allah’a sığın...

ALLAH'ayetleri üzerinde kendilerine gelen bir delil olmadan tartışanların gönüllerinde, ulaşamayacakları bir büyüklenme vardır.
 Sen Allah’a sığın. Şüphesiz ki o işitendir, görendir.” (Mü’min 56)
 
Hakkında bir delilleri, bir bilgileri olmadığı halde Allah’ın ayetleri, Allah’ın sistemi konu-sunda tartışmaya girenler, Allah’ın ayetlerini örtmeye, Allah’ın ayetlerini yok etmeye çalışanlar,
 
 Allah’ın ayetlerini gündemden düşürmeye çabalayanlar, Allah’ın sistemini, Allah’ın nûrunu sön-dürmeye çalışanlar bu hedeflerine asla ulaşamayacaklardır. Sana üstün gelme arzularına asla ulaşamayacaklardır. Bunlarda asla ulaşamayacakları bir kibir ve gurur var. Bu kibirlerinden ötürü bunlar imana yanaşmıyorlar ve de Allah’ın ayetlerini örtmeye çalışıyorlar.  
 
Dikkat ederseniz bu adamların iman etmeyişlerine sebep olarak kibirleri gösteriliyor. Ger-çekten bu kibir konusu çok önemlidir. Bu konu üzerinde birkaç söz söylemek istiyorum.
Peygam-ber Efendimiz Müslim’in rivâyet ettiği bir hadislerinde kalbinde kibir taşıyan bir kişi cennete gi-remez buyuruyor. Demek ki bir adamda kibir varsa iman yoktur, iman varsa da kibir olmaz. Yani ikisi birlikte olmaz. Peki kibir nedir? Bizi cennetten uzaklaştırıp cehenneme götürecek olan kibri bir tanıyalım. Bunu tespit etme, her konuda olduğu gibi Allah ve Resulüne aittir.
 
Zira cennet ve cehennem konusunda söz sahibi Allah ve Resulüdür. Cennete gitme ve cehenneme yuvarlanma konusunda yetki Allah ve Resulünündür. Allah ve Resulünden başka hiç kimsenin bu konuda yetkisi yoktur. 
 
Kibir; hak karşısında, Allah’ın ve Resulünün hak dedikleri karşısında, bu hakka teslim ol-mayarak kendi haklılığını savunan kişi kibirlidir. Kendi haklılığı konusunda Allah ve Resulünün dediklerinin haksızlığını savunan kişi kibir sahibidir. Allah haktır, Allah’ın hak dedikleri haktır, Kur’an haktır, din haktır, peygamber haktır, Allah’tan gelenlerin tamamı haktır. Kendini, kendi bil-gisini, kendi anlayışını Allah’tan gelen bu haklara tercih eden kişi kibirlidir.
 Allah’ın hakla gönder-diği, hak olarak gönderdiği, haklı olarak gönderdiğini hak olarak kabul etmeyen ve onların dışın-da hak arayan kişi asla cennete giremeyecektir. Bir tek ayetin, bir tek hükmün bile haksızlığına hükmeden kişi cennete giremez. 
 
Yine kendisini insanlardan üstün gören, insanlara tepeden bakan kişi de kibir sahibidir. Neden? Çünkü Allah bizi imtihan ediyor. Kimisine vererek, kimisinden de alarak imtihan ediyor. Kimisine el vererek, kimisine de vermeyerek, kimisine mal vererek, kimisine de vermeyerek. Bu, Allah’ın takdiridir. Verilen kendisi bulmuş olmadığı gibi, verilmeyen de kendisi kaybetmiş değildir. Onun sorusu öyledir, ötekisininki de böyledir.
 Öyleyse bir insanın kendisine verilenleri bir imtihan sorusu, bir imtihan vesilesi değil de, bir üstünlük sebebi kabul ederek kendisini diğer insanlardan üstün görmesi ve de Allah’a karşı kendisini garanti konumunda hissetmesi kibrinin alâmetidir. 
 
Hadiste geçen “zerre kadar” ifadesini şöyle anlamaya çalışıyoruz: Zerre kadar iman. Me-selâ bir adamın elinde yiyebilecek bir lokması varsa, onun ekmeği var demektir. Ama onu şa-rapla yoğurmuşsa, bir ton ekmeği varsa bile onun ekmeği yok demektir. Veya bir adamın bir damla suyu varsa bile, onun suyu var demektir. Ama bir tanker suyu olan bir adamın bu suyunun içine bir damla şarap karışmış olsa, bu adamın suyu yok demektir.
 İşte iman da böyledir. Onu yok edecek, nakzedecek küfür ve şirki yoksa, zerre kadar da olsa onun imanı var demektir. Ama aksi söz konusuysa, o zaman hiç imanı yok demektir.   
 
Bir de burada yıllardır insanların birbirlerine naklettikleri ve kimi müslümanların sanki can simidi gibi tutunmaya çalıştıkları, israflarına, gayri İslâmî harcamalarına delil göstermeye çalış-tıkları bir hadisten söz etmek istiyorum. Hani Allah’ın Resulü bir hadislerinde; “Allah kuluna ver-diği nimeti onun üzerinde görmek ister.” Buyuruyordu. (Tirmizî, Edeb 54, Ebu Davud, Libas 17)
 
Evet Allah kuluna bir nimet vermişse, onun eserini kulunun üzerinde görmek ister. Bunun için müslümanlar zenginliklerine göre farklı elbiseler giymeye, farklı sofralarda oturmaya, farklı arabalara binmeye çalışıyorlar. Eh Allah görecek ya nimetinin eserini üzerlerinde. Hep böyle an-ladılar Müslümanlar bu hadisi. Halbuki burada kastedilen o değildir. Burada anlatılmak istenen Allah bir kişiye bir milyar mı verdi, o bir milyarlık bir infakta, Allah için Allah kullarına harcama ya-parak, on milyar mı verdi, o da on milyarlık bir infakta bulunarak nimetin eserini üzerinde, hare-ketlerinde, tavırlarında gösterecektir.
 
Öyle ya, adamın on milyarlık mı, yüz milyarlık mı olduğunu nereden bileceğiz? Ne miktar nimete sahipse adam, bunu gösterecek ki herkes bilecek. Ama müslümanlar bu hadisi böyle değil de hep işte atı, arabası, elbisesi, sofrası farklı olacak şeklinde anlamaya çalıştılar. Öyle değil, C. Hak kuluna bir nimet vermişse ilim gibi, beden gibi, evlât gibi bunun karşılığında kulundan şükür istiyor Rabbimiz. Şükür de elbette o nimet cinsinden ola-caktır.
 
 Meselâ size göre eğer bana ilim nimeti verilmişse, ben burada susmayacağım, bu nimeti size aktararak üzerimde nimetin eserini göstereceğim. İnsanlar benim üzerimde görmeliler bu nimetin eserini. Veya eğer Allah birine çokça para vermişse nimet olarak, o da onu Allah kulla-rına harcayarak, infak ederek bu nimetin eserini gösterecek üzerinde. Kendisi bizzat gidip ihtiyaç sahiplerini bulmalı iken, bunu yapmadığı halde, bir de üstelik ayağına kadar istemeye gelenlere; kim ya hu, ben de para mı var ki istiyorsunuz? Demeyecek. Nimetin eserini gizlemeden, örtme-den yana olmayacak.
 
 Gerçekten bu çok garip bir tavırdır. Neden? Çünkü C. Hak hem peygam-ber efendimiz aracılığıyla malın, ilmin, sağlığın, sıhhatin, elin, ayağın, paranın nerelerde sarf edi-leceğini bildirecek, hem de bunun sarfını bize bırakacak, olacak şey midir bu? Allah bu konuda, her konuda müslümanlara basîret versin, anlayış versin inşallah. 
 
 Ali Küçük



Paylaş

Ziyaretçi Defteri

    Düşüncelerinizi bizimle paylaşmak için ziyaretçi defterini kullanabilirsiniz.

  • Deftere Yaz / Oku